Son yıllarda, çeşitli nedenlerle sezaryenle doğum yapma eğilimi artmış durumdadır. Bu artışın ardında yatan sebepler arasında kadınların kariyer planlamaları, geç yaşta evlilik yapmaları ve ileri yaş gebelikleri gibi faktörler bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, sezaryen oranlarının %15-20 aralığında olmasını önerirken, Türkiye’deki oranın %40 civarında olduğu belirtilmektedir. Sezaryenin tanımı, 20 haftadan büyük bir fetüsün karın yoluyla rahim duvarına yapılan bir kesiden çıkarılması olarak yapılabilir.
Sezaryenle doğum, özellikle anne ve bebek sağlığı için çeşitli riskleri beraberinde getirebilir. Sezaryen sırasında ve sonrasında enfeksiyonlar, rahim içi iltihaplanması, idrar yolları enfeksiyonları ve damar içi pıhtılaşma gibi komplikasyonlar meydana gelebilir. Ayrıca, anestezi sırasında ve sonrasında kullanılan ilaçlar da hastalarda bulantı, karın gerginliği gibi yan etkilere neden olabilir.
Sezaryen sonrası iyileşme süreci, hastanın erken mobilizasyonu, enfeksiyon riskinin azaltılması ve doğru beslenme gibi faktörlerle desteklenebilir. Hastalar genellikle ameliyattan sonraki ilk günlerde ayağa kalkabilir, dolaşabilir ve duş alabilirler.
Bir kadın, daha önce sezaryenle doğum yapmış olsa bile, sonraki gebeliklerinde normal doğum yapabilir. Ancak, bu, önceki sezaryenin nedenine ve kadının genel sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterir. Birden fazla sezaryen geçirmiş kadınlarda vajinal doğum denemesi riskli olabilir ve bu durum detaylı bir şekilde değerlendirilmelidir.
Sezaryen sırasında kullanılan anestezi yöntemleri genel ve bölgesel anestezi olarak ikiye ayrılır. Hangi anestezi yönteminin kullanılacağı, cerrahinin aciliyetine, hasta ve sağlık ekibinin tercihlerine göre belirlenir. Anestezi ile ilgili komplikasyonlar nadir olsa da, bu riskler dikkate alınmalı ve her durum için en uygun yöntem seçilmelidir.